18 Aralık 2010 Cumartesi

HASANKEYF KALESİ VE DİCLE İÇİN ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR


Batman Valisi Ahmet Turhan, kaya düşmesi sonucu geziye kapatılan Hasankeyf Kalesi ve Dicle kenarının açılması konusunda çalışmaların devam ettiğini söyledi.

18 Aralık 2010 Cumartesi - Turhan, önümüzdeki sezona kadar çözüm bulunmazsa, antik kentte rehberler eşliğinde kontrollü gezi ile sorunu çözeceklerini ifade etti.

Hasankeyf kale kapısında kaya düşmesi sonrası demir parmaklıklarla kapatılan kale girişi ve Dicle kenarının geziye yasaklanması Antik kentte turizmi olumsuz yönde etkiledi. Kayaların kaldırılıp kale kapısının tekrar açılması ile ilgili yapılan çalışmalar konusunda bilgi veren Batman Valisi Ahmet Turhan, “Kale yolunun kapanması Hasankeyf ekonomisini bitirdi adeta, bu sıkıntının bir an önce giderilmesi lazım. Vatandaşımız gerçekten çok sağduyulu ve sabırlı bu nedenle vatandaşı taktir ediyorum. '' dedi.

Sorunun çözümü konusunda, üniversite, belediye ve kaymakamlığın işbirliği içinde çalıştığını belirten Vali Turhan, bu konuda bir şeylerin yapıldığını ancak sürecin yavaş işlediğini ifade etti. Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurumu kararı olmadan bir şey yapamadıklarına dikkat çeken Vali Turhan, kayaların kaldırılması ve tehlikenin kaldırılması konusunda Turizm Bakanlığı'na bir yazı yazdığını belirterek, “Dedim ki, bu kayaların acilen kaldırılması tehlikelerinin ortadan kaldırılması lazım onun için ya valiliğe yetki verin ya da siz yapın.' En son bize bir yazı geldi, bu yazı 5 ayda geldi. DSİ kayaların indirilmesi ile ilgili proje hazırlayacak, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurumu'na sunacak, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurumu evet diyecek parayı bize gönderecekler biz ihaleyi yapacağız. Şu anda DSİ bekleniyor. Proje hazırlandıktan sonra orada tehlike arz eden kayalıklar kaldırılıp hizmete açılacak. '' dedi.

Bu sürecin en az 1 yıl süreceği tahmininde bulunan Vali Turhan, önümüzdeki turizm sezonuna kadar sorun çözülmezse başka bir yol deneyeceklerini söyledi. Vali Turhan, “Parmaklıkların kalkması ve insanların oraya yürüyerek çıkması gerekiyor. Bu nedenle şöyle bir düşüncemiz var. Önümüzdeki sezon biz burayı açacağız. Ürdün'de görmüştüm. İnsanları girişte topluyorlar, 20 kişilik gruplarla kontrollü olarak gezdiriyorlar. Girişte bir alan yapacağız, rehber çocuklarda grupları alarak kontrollü olarak gezdirecek ve o çocuklarda para kazanacaklar. Çözüm bulunmazsa turizm sezonunda bu çözümü uygulayacağız. '' diye konuştu.

Yaklaşık 5 ay önce Hasankeyf kale kapısı yakınında bir kişinin ölümü ile sonuçlanan kaya düşmesi sonucu kale girişi ve Dicle kenarı demir parmaklık çekilerek ziyaretçi girişine yasaklandı.

ULUDAĞ'DA KAR KALINLIĞI 85 SANTİMETREYE ULAŞTI


Türkiye'nin önemli kış turizm merkezlerinden Uludağ'da kar kalınlığı 85 santimetreye ulaştı.

18 Aralık 2010 Cumartesi - Kayak sezonunun açıldığı Uludağ'da, hava sıcaklığı eksi 3 derece. Bugün kar yağışının beklendiği Uludağ'da yarın yağış beklenmiyor.

Uludağ Meteoroloji İstasyonu yetkililerinden alınan bilgiye göre, Uludağ oteller bölgesinde bu sabah yapılan ölçümlerde kar kalınılğı 85 santimetreye ulaştı. Görüş mesafesinin 50 metre kadar düştüğü Uludağ'da kar yağışı da sürüyor. Kar yağışı sebebiyle sezonun erken başladığını belirten otel işletmecileri, yılbaşı ve yarıyıl tatili için rezervasyonların sürdüğünü açıkladı. Halen 19 özel tesisin hizmet verdiği Uludağ'daki eksikliklere rağmen tatilciler kayak yapmanın tadını çıkartıyor.

İNGİLİZ "DAVİS WORLD TRAVEL" İFLAS ETTİ!


Avrupa'daki iflas dalgası devam ediyor. İngiltere'deki Davis World Travel firması 16 Aralık itibariyle iflas nedeniyle faaliyetlerini durdurdu.

18 Aralık 2010 Cumartesi - ABTA üyesi olan şirketin Türkiye'deki müşterileri için herhangi bir mağduriyetin söz konusu olmadığı belirtiliyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğünce konuya ilişkin olarak Londra Kültür ve Tanıtma Müşavirliği kanalı ile gerekli temaslar sağlandığı bildirildi. Bu doğrultuda, Davis World Travel firmasının İngiltere Sivil Havacılık Örgütünün (CAA) yürüttüğü ATOL programının koruması altında olduğu öğrenildi. CAA tarafından firmanın şu an tatiline devam eden müşterilerinin sorun yaşamayacağı ifade edildi.

CAA'nın ayrıca, resmi internet sitesinden ve telefonla yardım hatlarıyla söz konusu firma aracılığıyla paket tatil ya da kişiye özel tatil satın alan müşterilere yönelik açıklamalarda bulunduğu ve izleyecekleri yol konusunda bilgi verdiği belirtiliyor.

Firma temsilcilerinin tatilde olan kişilerin tatillerini tamamlayıp dönmeleri için havayolu firmaları ve tur operatörlerine gerekli bilgilerin ulaştırıldığını belirttiler. Türkiye'de de firmanın hiçbir müşterisinin firmanın iflasından mağduriyetinin söz konusu olmadığı ifade edildi.

ÇAYELİ'NDEN ÖTEYE.....


Değerli yazarımız Hüsnü Gümüş; Karadeniz'de 100 yer başlıklı Çalıştay izlenimlerinden çarpıcı detaylar aktarıyor. İşte Karadeniz'de Çayeli merkezli beyin fırtınası yaratanlar......



16–17 ARALIK günlerinde Çayeli'nde “Karadeniz'de 100 Yer '' konulu uluslararası bir kurultay vardı.

Düşüncelerin sınırları aştığı, yeni tanımı ile “düz dünya ekonomisi '' çağında, gerçekten yeni ufuklara temel oluşturacak bir çalışmanın temeli atılmış oldu. Karadeniz ülkeleri turizm arz imkanlarını tatlı bir yarışma ortamında yeniden gözden geçirecekler ve belki de ilk yüz ikincileri, üçüncüleri ortaya çıkaracak.

Turizm bilimi açısından, iyi değerlendirebilirsek, bölge ve yöre markalaşması (place ve region branding) çalışmalarına örnek olabilecek yeni bir oluşumla karşı karşıyayız; bazı ülkelerin geliştirip taraftar toplamaya çalıştıkları modellerin dışında bir başlangıca önderlik edebiliriz.

Hiçbir kitabı kapağını açmadan okumak mümkün değil; Karadeniz turizmi de böyle bir kitaptı ve biz kapağını Çayeli'nde açmaya başladık.


Hepimizin bildiği güzel Karadeniz türkülerinden birinin sözlerini hatırladım. “Çayeli'nden öteye giderum yali yali '' diye başlayan bu türküde olduğu gibi Karadeniz bölgesi de bu kurultaydan sonra Çayeli'nden öteye gitmeye başlayacak. Kurultay'ı ziyaret eden değerli sanatçımız Sinan ÖZEN'in'in sesinden bu güzel türküyü dinlersek, yeni bir projenin tanıtım müziği olma yolunu da açmış olacağız diye düşüneceğim.

Organizasyonda emeği geçenler arasında tanıma fırsatını bulduğum ve tüm gurup adına teşekkürlerimi iletmek istediğim, Rizeliler Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Dr. Süleyman BASA ve Skal International Ankara Başkanı Savaş ÇOLAKOĞLU'nun internette kurultaya katılanların adreslerinden oluşan bir “Çayeli Dostluk Gurubu '' oluşmasının da önderi olmalarını bekliyorum.

Kurultaya TÜROFED/ATİD adına katılan Seçim AYDIN'ın konuyu gerçekten çok güzel tanımlayan ayrıntılı ve kapsamlı sunumu dikkat çekti. Sunum kapsamında yer alan AB ve KEİ arasında bu anlamda oluşan ara kesitte Fuarlarda müşterek bir Karadeniz Markası oluşturma, olimpiyat şehirleri (Trabzon ve Soçi) arasında işbirliği ve etkinlikler takvimi önerileri de gelecek için yol gösterici çalışmalar olacaktır.

SEYAHAT ACENTELERİNE D4 YETKİ BELGESİ KOLAYLIĞI..


1.1.201 itibariyle D4 Yetki belgesinin dağıtımı Ulaştırma Bölge Müdürlükleri tarafından yapılacak. TTDER Danışmanı Nusret Ertürk turizmhaberleri.com için yazdı.....

18 Aralık 2010 Cumartesi - TTDER Turizm Taşımacıları Derneği, Danışman ve Sekreteri Nusret ERTÜRK; 2011 yılında yürürlüğe girecek D4 Yetki belgesi müjdesini veriyor ve karayolu yolcu taşımacılığında yaşanan sorunları 1618 yasa maddeleri çerçevesinde seyahat acenteleri açısından da ele alarak masaya yatırıyor

SEYAHAT ACENTELERİNE KARAYOLU YOLCU TAŞIMACILIĞI'NDA BİR TAKIM KOLAYLIKLAR GELİYOR.


Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmeliği'nin yayınlandığı ilk günden itibaren TÜRSAB Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği ve Turizm Seyahat Acenteleri, özellikle yolcu taşıma faaliyetinde bulunan öz mal yolcu taşıma aracına sahip olan seyahat acenteleri kanun ve yönetmeliğe karşı çıktılar.

Taşıma Kanunu ve ilgili Karayolu Taşıma yönetmeliği hükümlerine ve yolcu taşıma yetki belgesi alma zorunluluğuna bu güne kadar sürekli ve bilinçli olarak itiraz ettiler direnç gösterdiler.

Seyahat acentesi faaliyetlerinin, yolcu taşımacılığı faaliyetini de kapsadığı, yolcu taşımacılığının seyahat olgusunun ayrılmaz bir parçası olduğu, 1618 Sayılı Seyahat Acenteleri kanununun bu hakkı kendilerine
verdiği iddiasıyla karşı çıkıp Taşıma kanunu ve yönetmeliğini eleştirdiler kapsamında olmadıklarını veya olmamaları gerektiğini bu güne kadar sürekli dile getirdiler…

Yedi yıl süresince bir çok toplantıda yetki belgesi alınması zorunluluğundan tüm grup ve arızi yolcu taşımacılığı faaliyetlerinde işlerinin bir parçası olduğunu ileri sürdüler kanuni hakları olduğunu öne sürdüler direnç gösterdiler.
Denetimlerde B2 ve D2 Yetki belgesi sorulması uygulamasından hava limanlarında yaşanan mağduriyetleri anlatarak kamu oyu yaratmak kendilerince haksız olduğuna inandıkları bu uygulamanın durdurulması ve kaldırılması konusunda talepte bulundular her fırsatta sıkıntı ve şikayetlerini sürekli dile getirdiler.

Konu ile ilgili yazılanların sürekli dile getirilen mağduriyetlerin ve kamuoyuna aktardıkları taleplere baktığımızda ortak isteklerin özünde aşağıda belirttiğim hususları içerdiğini müşahede ettim.
Seyahat Acentesi, Ulaştırma bakanlığı tarafından çıkarılan 4924 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ve yönetmeliği ve hükümlerine tabi olmadan kendi yolcusunu taşıyabilsin.
Her hangi bir taşıma yetki belgesi istenmesin.

THY BUSİNESS CLASS'IN YENİ YÜZÜ TENİSÇİ CAROLİNE WOZNİACKİ t


THY Business class tanıtımı için 20 Aralık 2010 tarihinde reklam filmi çekimi için Türkiye'ye gelecek olan Caroline Wozniacki Türk basın mensupları ile de bir araya gelecek.

18 Aralık 2010 Cumartesi - En çok gelecek vaadeden tenisçi olarak gösterilen 20 yaşındaki genç tenisçi 2010 yılını birinci olarak tamamladı. Dünya tenis sıralamasındaki en genç oyuncu ünvanını da elinde bulunduran Wozniacki, Uluslararası Tenis Federasyonu tarafından dünya şampiyonu ödülüne layık görüldü. 2011 Yılında grand slam ödülünü alması beklenen tenisçi şu ana kadar 12 tane turnuva şampiyonluğu elde etti. Wozniacki Women's Tennis Association (WTA) tarafından 2008 yılında en iyi yeni tenisçi ödülünün de sahibi olmuştu.

20 Aralık 2010 tarihinde reklam filmi çekimi için Türkiye'ye gelecek olan Caroline Wozniacki Türk basın mensupları ile de bir araya gelecek. Wozniacki'nin oynayacağı ve Türk Hava Yolları'nın yeni Business Class konseptinin tanıtılacağı reklam filmi Avrupa'daki tüm ülkelerde yayınlanacak. Reklam filmi aynı zamanda uluslararası haber ve spor kanallarında da izleyici ile buluşacak.

MANAVGAT'TA ARALIKSIZ YAĞIŞLAR YÜZÜNDEN OTELLERİ SU BASTI


Antalya'nın Manavgat ilçesinde 6 gündür aralıksız yağan yağmur, Manavgat Şelalesi'nin manzarasını da ortadan kaldırdı.

18 Aralık 2010 Cumartesi - Yağmur yağışına bağlı su yükselmesiyle birlikte dünyaca ünlü Manavgat Şelalesi ndeki işletmelerin tamamı sular altında kaldı. Irmakta suyun yükselmesiyle şelaleye girişler yasaklandı. Şaleleyi görmeyen gelen Alman turistler, su yüksekliğini görünce şaşkınlık içinde geri döndü. Manavgat Kaymakamı Hacı İbrahim Türkoğlu, 6 gündür süren sağanak yağışların ilçede tarım arazilerinin yüzde 50′sini sular altında bıraktığını belirtti. Manavgat ta gök gürültülü sağanak yağışın 17 Aralık a kadar devam etmesinin beklendiğini belirten Kaymakam Türkoğlu, sağanak yağışla birlikte Manavgat Şelalesi nin görüntüsünün kaybolduğunu kaydetti. Etkili yağışlarla ilçede tarım, narenciye, tatil sitesi, sera ve bazı otellerin bahçesini su bastığını belirten Türkoğlu, su baskınlarında can kaybının olmadığını söyledi. Türkoğlu, “Sağanak yağış bölgemizde tarım arazilerini büyük oranda su altında bıraktı. Yağışlar Manavgat Irmağı nda su seviyesini yükseltti. Yağmur yağışı ilçede bir gün daha etkili olacak. '' diye konuştu.

Manavgat Şelalesi İşletme Şefi Tekin Başoğlu, şelale içindeki işletmelerin tamamının sular altında kaldığını söyledi. Su baskını öncesi dükkanlardaki tüm malzemeleri topladıklarını belirten Başoğlu, su seviyesinin giriş kapısına kadar yükseldiğini kaydetti. Başoğlu, “Şelalede su seviyesi yükseliyor. Çağlayan son 10 yılın en yüksek su seviyesine çıktı. Zamanında eşyaları taşımadığımız için sel suyuna malzeme kaptırmadık. '' diye konuştu.

Öte yandan Manavgat Tarım İlçe Müdürü Hakan Eski, bazı yerlerde tarım arazisi, sera ve narenciye bahçelerinin su altında kaldığını belirtti. Su altında kalan bölgelerde hasar tespit çalışmalarının sürdüğünü belirten Eski, kesin hasar miktarının önümüzdeki günlerde belli olacağını kaydetti.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Simena Tatil Köyü Kemer

Simena Tatil Köyü Antalya’nın muhteşem doğal güzelliğinin merkezi sayılan Kemer Çamyuva’dadır.
Tatil Köyü 5 yıldızlı olup 835 oda sayısına sahiptir. Antalya merkeze 55 km. mesafede olup havaalanına  65 km., Kemer terminale 5 km. mesafededir.
Simena Tatil Köyü’nün denize mesafesi 500m. olup özel kumsal plajı bulunmaktadır.
Oda fiyatları döneme göre değişmekte olup kredi kartlarına taksit imkanı vardır.
Odalarda banyo, kiralık kasa, minibar, split klima, uydu sistemi, wireless internet bulunmaktadır. Ayrıca engelliler için engelli odası mevcuttur.
Simena Tatil Köyü Kemer
Simena Tatil Köyü Kemer
Simena Tatil Köyü Antalya
Simena Tatil Köyü Antalya

4 Aralık 2010 Cumartesi

ARAP BÖLGESİ TÜRK TURİZMİ ADINA BÜYÜK BİR ŞANS

 

Dubai'de Kültür Ateşemiz Emin Kaya ile Arap pazarını değerlendirdik.


Emin Kaya Kültür ve Turizm Bakanlığı nda Teftiş Kurulu ndan yetişmiş bir bürokrat. Özellikle lisans sonrası master çalışmalarını İngiltere de turizm pazarlaması üzerine yapmış olması bence Türk turizmi adına büyük bir avantaj. Biz de kendisi ile ATM Dubai fuarı süresince birlikte idik ve bazı paylaşımlarda bulunma fırsatı bulduk.

Emin Bey Arap pazarı içinde yer alan BAE, Katar, Kuveyt ve Bahreyn den sorumlu. 2008 yılında bu bölgeden ülkemize gelen turist sayısındaki artışın 50 nin üzerinde olduğunu ifade eden Emin Kaya, bu sayı dışında bölgede yaşayan yabancı nüfusun(Arap dışında kalanlar) da Türkiye ye ilgisi olduğunu ifade etti. Emin Bey, bu rakamları da eklersek geçen seneki artışın 2,5 katları bulduğu ve bu sene ilk üç aydaki artışın ise BAE de 81 ve Kuveyt te 130 gibi rakamlar olduğunun bilinmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Ateşemiz geçen sene bölge ülkelerde bir imaj çalışması yapıldığını ve bu sene bu araştırmaya bağlı olarak reklamı promosyonlu hale getirdiklerini paylaştı. Örneğin radyo sponsorluğu alınarak sabah 8 akşam 6 saatleri arasında Türkiye ye ilişkin reklama ağırlık verildiği ve yine bölge ülkelerindeki acentalar ile şirketlerin Türkiye ye iş görüşmeleri için zemin hazırlanarak ziyarette bulunduklarını belirtti. Bu bölgede tatil kararını verenlerin 50 sine yakınının acenta önünde tatile karar verdiğini belirten başarılı Ateşemiz bu seneki ATM Dubai fuarında 19 firma temsilcisi ve 7 kurumsal katılımın olmasının kendileri adına son derece sevindirici olduğunu sözlerine ekledi. Bu ilgiye paralel olarak gelecek sene daha fazla iş potansiyelinin olacağının görülmesi gerektiğini de paylaşan Kaya, yaptıkları workshopların da bölgede çok ses getirdiğini söyledi.

Geçen sene en iyi tanıtım yapan yurtdışı ofis ödülünü alan Emin Kaya ve ekibi, Dubai nin Ortadoğu nun imaj bölgesi olduğunu ve özellikle kriz döneminde Dubai ye yaklaşma zamanı olduğunu ve yine kültürel işbirlikleri için de iyi bir zaman olduğunun altını çizdi.

Bazı sıkıntıların da yaşandığını aktarana Emin Kaya, THY nin servis kalitesi ve uçuş sonrası hizmetlerinden yerel Dubai halkının pek memnun olmadığını, personelle dil sorunu yaşadıklarını belirtmesi yetkililerce dikkate alınması gereken bir durum bana göre.

Araplar için alışveriş fırsatı çok olan, çocuklarına oyun alanları sağlayan ve daha çok kapalı alanlarda kalabilecekleri konseptlerin gerekliliğine ihtiyaç duyulduğu ve tatil süresinin 3 hafta ile 2 arasında değiştiği bir bölge halkına farklı turistik ürünler sunulması gerektiği de paylaşımlarımız arasında idi. 4 milyon BAE nin 2,5 milyonun tatile çıktığını ve 20.000 civarında Arap turistin ülkemizi ziyaret ettiğini anlatan Emin Bey, politik nedenlerden dolayı uzak kalmamayı tam tersi 1980 lerdeki sürecin tekrarı için tüm turizm paydaşlarının birlikte hareket etmesi gerektiğini, Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan ın bölgede çok büyük sempatinin lehimize çevrilmesi adına da adımlar atılarak önümüzdeki 3- 5 yıl içinde çok olumlu gelişmelerin bizleri beklediğini belirtti.

Emin Kaya son olarak Abu Dabi ve Sarjah ta kültürel faaliyetlerde bulunarak yazma kütüphaneler için işbirliği yapılacağını da söyleyerek hedefinin bu bölgeden ayrılmadan bir kültür merkezi oluşturarak Araplar a bize ait tüm sanatlar için kurslar açmak olduğunu açıkladı.

Açıkcası Emin Bey in çabalarını görmezden gelmek biraz haksızlık olur kanaatindeyim. Bu çabaların takipçisi olmaya devam edeceğimizi ifade ediyor ve tüm turizm sektörünü de bu duyarlılığa sahip çıkmaya bekliyorum.

SONBAHAR'DA ANTALYA....

 

Bu sene Antalya’da yaz aylarının hiç bitmeyeceğini düşünürken; yavaş yavaş sonbaharın o güzel yüzünü görmeye başlamak sevindirici....


Yazın o yapışkan curcunasının bitmesini herkesden daha fazla arzu eden birisi olduğumu söylemek isterim. Dayanılmaz sıcakların normale dönmesiyle; Kaleiçi'nin o dar sokaklarında tekrar tekrar kaybolmak ve her seferinde yeni yerler keşfetmek iyidir.. Bu mevsimde nostaljik tramvaya binip Müze durağında inmek ve sonsuza uzanan sahilde Beachpark’ın o sessiz plajlarında dolaşmak gibisi yoktur.

Ama dolaş dolaş nereye kadar dediğinizi duyar gibiyim. Maalesef Antalya sadece turizmi kendine uğraş edindiğinden dolayı İstanbul gibi kültür sanat etkinliklerinde çok fazla çeşitlilik yok. Oysa kültür sanat faaliyetleri kentin ve turizmin ayrılmaz bir parçasıdır. Senede bir piyano festivali, Altın Portakal ve aktif olarak oyun çıkartan belediye tiyatromuz ile yetinmeye çalışıyoruz. Cumartesi gününü fevkalade bir sosyal etkinlik olan tiyatro ile geçirmeye karar verdik. Mehmet kardeşimin bu konuda istekli ve atak oluşu beni şaşırttı. Çünkü hangi arkadaşıma tiyatroya gidelim desem tamam deniyor ama arada kaynatıyorlardı.
Mehmet’e tiyatroya gidelim demem ile biletleri almasının arasında çok kısa bir süre geçmişti. Fehim Paşa Konağı adlı oyuna bilet alan Mehmet ile gişedeki görevli arasındaki diyalog şu şekilde gelişti:

Mehmet : Filme bilet alacaktık :) (Görevli şaşırmış vaziyette)
Ben hemen araya girdim; “arkadaş oyun demek istiyor”..) Hep birlikte gülüştük..

Lise yıllarımda gittiğim belediye tiyatrosu nedense hep şirin ufak ferah bir salon olarak aklımda kalmıştı.. Salona giriş saatini beklerken tiyatro severlerin bir hayli fazla olması beni gerçekten sevindirdi. Dikkatli bakınca yaş ortalamasının 40 olduğunu fark ettim. Daha sonrasında İstanbul’dan bir tiyatrocu arkadaşımı gördüm. Tabi beni görünce şaşkınlığını gizleyemedi. İşin içinde olduğu için yaş ortalamasından bahsettiğimde bunun gene genç bir ortalama olduğunu, kendisinin bazı oyunlarında yaş ortalamasının 55 ve daha üstü olduğunu söyledi.

Salonun arka tarafında dizilmiş sandalyeler göze hiç hoş gelmediği gibi dünya kenti Antalya’ya da hiç yakışmıyordu. En arka sıradaki yerimizi bulup oturduktan sonra tiyatronun başlama anonsu duyuldu. İlk başta fark edemediğimiz fakat dakikalar geçtikçe belimin iki büklüm olacağına dair bir anonstu. Gerçekten de basket ya da futbol müsabakalarına gittiğimde oturduğum koltukların daha rahat olduğuna kanaat getirdim. Oyuncular da sitemkar mesajlarla bizlere daha modern salonlarda oyunlar sergilemek istediklerini söylediler.

Oyunun başlaması ile salon derin bir sessizliğe büründü. Fakat kısa süren bu sessizliğin ardından başlayan gülme tufanı ile oyuncular tüm izleyicilerden tam not aldı . İşin açıkçası Belediye tiyatromuz bilet fiyatları, oyuncu kadrosu ve oyun ile tam puan alırken , malesef Antalya kentine yakışmayan salonu ile eksi puan alıyor.

Sözün özüne gelecek olursak şu güzel sonbahar günlerinde tiyatrolar ve 10 gün sonra başlayacak Uluslarası Piyano festivalini kaçırılmayacak fırsatlar olarak etkinlik takviminize eklemenizi öneriyorum.

450 YOLCU MOTOR YAĞI YÜZÜNDEN ÖLÜYORDU!

 

Acil iniş yapan dev uçak A380'deki yangına büyük ihtimalle motor yağının yanmasının sebep olduğu bildirildi.
04 Aralık 2010 Cumartesi - Acil iniş yapan dev uçak A380'deki yangına büyük ihtimalle motor yağının yanmasının sebep olduğu bildirildi.

Avustralya'nın Qantas Havayolu şirketine ait bir Airbus A380 uçağının motorlarından birindeki arızaya büyük ihtimalle motor yağının yanmasının sebep olduğu bildirildi. Uçağın geçen ayın başında arıza yüzünden Singapur'a mecburi iniş yapmasının ardından araştırma yapan Avustralya Ulaşım Güvenliği İdaresi'nin yayımladığı ön raporda, motorun çok sıcak parçalarından birinin borularından sızan yağın yanmasının sebep olduğu belirtildi. Raporda, yangının başlamasının ardından uçuş türbin disklerinden birinin koptuğu, parçalarının uçağın kanatlarından birine çarptığı kaydedildi.

LUFTHANSA FLYNET INTERNET HİZMETİ BAŞLATTI

Uzun menzilli uçuşlarda Lufthansa yolcuları tekrar Internet' in sunduğu iletişim özgürlüğünün keyfini yaşayacaklar. İnternet hizmeti Ocak 2011 sonuna kadar ücretsiz olacak...
04 Aralık 2010 Cumartesi - Panasonic ve Lufthansa uzun menzilli uçuşlarda geniş bant Internet bağlantısı sunuyor. Alman Telekom firması tarafından farklı fiyat sınıflarında değişik Internet paketleri ile satılacak olan Internet hizmetinden Ocak 2011 sonuna kadar ücretsiz yararlanılacak

Lufthansa, 30 Kasım 2010 tarihinden itibaren, uzun yıllardan beri işbirliği içinde bulunduğu Panasonics Avionics Corporation ve Alman Telekom şirketiyle birlikte dünyada ilk kez kıtalararası uçuşlarda geniş bantlı Internet bağlantısı sunuyor. Söz konusu hizmet ilk aşamada Kuzey Amerika yönündeki belirli uçuşlarda başlatılacak ve 2011 yılı sonuna kadar Lufthansa nın tüm kıtalararası uçuşlarını kapsayacak şekilde genişletilmiş olacak.

Lufthansa Alman Havayolları pazarlama ve satıştan sorumlu yönetim kurulu üyesi Thierry Antinori yeni uygulamaya ilişkin olarak şu açıklamayı yapıyor: “Uzun menzilli uçuşlarda başlatılacak olan Internet hizmeti yolcularımıza daha iyi hizmet verebilmek için geliştirilmiş bir uygulamadır. FlyNet sayesinde Lufthansa yolcuları seyahatlerinin tüm aşamalarında kesintisiz iletişim olanağına sahip olacaklar ve uçakta veya havaalanında geçirecekleri zamanı değerlendirmek için havacılık alanında öncü nitelik taşıyan yepyeni olanaklara kavuşacaklar. “

Uçakta sunulan güçlü ve hızlı Internet bağlantısı sayesinde yolcular WLAN uyumlu dizüstü bilgisayarlar veya Internet erişimli cep telefonlarıyla sınırsız Internet olanaklarından yararlanacaklar. Geniş bant bağlantısı sayesinde yüklü dosya ekleri olan elektronik postalar dahi herhangi bir gecikme söz konusu olmaksızın gönderilip alınabilecek. İş adamları arzu ettikleri zaman firmalarının sanal ağına (Virtual Private Network) ulaşabilecekler. 2011 yılının ilkbaharından itibaren de dünya genelinde yaygın telefon standartları olan GSM ve GPRS teknolojileriyle veri iletişimine de olanak sağlanmış olacak. Cep telefonlarıyla SMS gönderilmesi veya iPhone ve PDA lar (örneğin BlackBerry) ile veri aktarımı da uçakta sunulacak iletişim seçenekleri arasında yer alıyor.

FlyNet hizmetinden yararlanmak çok kolay olacak. Yolcular uçağın her yerinde kablosuz Internet ulaşımına izin veren bilgisayar veya cep telefonlarıyla –Internet erişim olanağı sunan noktalarda olduğu gibi - rahatlıkla bağlantı kurabilecekler. Kısa süre sonra GSM veya GPRS uyumlu cihazlarla da bağlantı kurmak mümkün olacak. Arama motoru üzerinden otomatik olarak Lufthansa nın FlyNet portaline yönlendirme yapılacak. Söz konusu portalde sürekli güncellenen ekonomi, siyaset ve spor haberlerinin yanı sıra eğlence seçenekleri de yer alıyor. Yolcular Şubat 2011 den itibaren Alman Telekom şirketinin ücretli Internet paketini seçebilecek ve farklı ödeme olanakları hakkında bilgi alabilecekler. Internet kullanım bedeli kredi kartı ile ödenebileceği gibi, Roaming anlaşması olan operatörler üzerinden veya Miles & More ödül milleri kullanılarak da ödenebilecek. Bir saatlik Internet erişim bedeli 10.95 Euro veya 3.500 ödül mili, 24 saatlik Internet erişim bedeli ise 19.95 Euro veya 7.000 ödül mili olarak belirlendi. Yolcular 24 saatlik paketi Internet erişimi sunan tüm bağlantılı Lufthansa uçuşlarında ve havaalanlarındaki Lufthansa salonlarında da kullanabilecekler.

Yeni başlatılan uygulama FlyNet sistemiyle donatılmış olan tüm uçaklarda 31 Ocak 2011 tarihine kadar ücretsiz sunulacak.

Lufthansa tarifeli uçaklarda geniş bant Internet hizmetini ilk kez 15 Ocak 2003 tarihinde gerçekleştirmişti. Mayıs 2004 den başlayarak Lufthansa nın o dönem işbirliği içinde bulunduğu Connexion by Boeing in bu hizmeti sonlandırdığı 2006 yılı sonuna kadarki dönemde kablosuz Internet bağlantısı giderek daha yaygın hale geldi ve teknik açıdan güvenilirlik kazandı. 2006 yılı sonu itibariyle uzun menzilli seferlerde kullanılan 69 uçak FlyNet sistemiyle donatılmış bulunuyordu. Ayda 30.000 kullanıcıya ulaşan Lufthansa, Internet hizmeti sağlayan en büyük filoya sahip havayolu şirketi konumuna geldi.

İSPANYA'DA HAVA TRAFİĞİNİN KONTROLÜNÜ ORDU DEVRALDI

 

İspanya'da hava trafik kontrolörlerinin greve gitmesi nedeniyle hava trafiğinde kaos yaşanırken, ordu hava trafiğini devraldı...
04 Aralık 2010 Cumartesi - İspanya'da hava trafik kontrolörlerinin greve gitmesi nedeniyle hava trafiğinde kaos yaşanırken, İçişleri Bakanı, trafiğin kontrolünün orduya devredildiğini açıkladı.

Bakan Alfredo Perez Rubalcaba, hükümetin orduya hava trafiğinin kontrolünü sağlama talimatı verdiğini belirtti.

Geniş kitlelerin seyahate çıkmaya hazırlandığı uzun ulusal tatil öncesinde, hava trafik kontrolörlerinin beklenmedik grevi sebebiyle 8 havaalanı kapatılmış, hükümet de işbaşı yapılmaması halinde, hava trafiğinin kontrolünü ordunun üstlenmesine izin verileceğini bildirmişti.

AFANASYEVO VE ANDRONOVO KÜLTÜRÜ

Türklerin Anayurdu Bu tez üzerine ileri sürülen görüşler ışığında Türk Anayurdu’nun coğrafi sınırlarını tespit etmek çok da zor değildir...

Ancak araştırmalarda belirtilen ve arkeolojik bulguların yer aldığı daha belirli ve dar bir bölgeyi ana yurt olarak tespit etmek ve kabullenmek hem zor hem de sakıncalıdır çünkü dinamik ve hareketli bir kavim olan Türkler, en eski devirlerden itibaren geniş bir alana yayılmışlar ve kültürlerini buralara götürmüşlerdir.

Atı ehlileştirerek adeta onunla bütünleşen Türkler, konar-göçer yaşantılarını bozkır coğrafyasında hâkim kılmıştır. Bu sebeple daha geniş çerçevede düşünülecek olursa, Türklerin ana yurdu Orta Asya bozkırlarıdır, Orta Asya'nın sınırları doğuda Baykal gölünden Batıda Hazar ve Ural dağlarına; kuzeyde Sibirya bozkırlarından güneyde Tanrı dağları ve Gobi Çölü’ne uzanmaktadır. Bu coğrafyanın, bütün dünya tarafından kabul edilmiş siyasi adı ise Türkistan'dır. Türkistan'da konargöçer bozkır medeniyetinin Milat öncesi devirlere giden pek çok kültür çevresi yer alır.

Sovyetler Birliği’nden sonra bağımsızlıklarını kazanan Türkistan'daki Türk Cumhuriyetleri ve topluluklarına ait topraklarda yapılan incelemelerde çok ilginç bulgular elde edilmiş ve ileriki incelemeler Türklerin tarih sahnesine çıkışlarına dair yeni belge ve bulguları, elbette ki, gün yüzüne çıkaracaktır. Dolayısıyla Türk ana yurdunu Orta Asya'da dar bir bölgeye sıkıştırmak hem tarih ve kültür birliğini muhafaza etmek hem de ilmi gerçekler açısından doğru değildir. Nitekim aşağıda gösterilen Türk kültür çevrelerinin zenginliği de buna delalet eder.

Anayurtta Yer alan Kültür Çevreleri
Arkeolojik kazılar ve araştırmalar Orta Asya medeniyetinin M.Ö. V. bine kadar uzandığını göstermektedir. Batı Türkistan'da, bugünkü Aşkabat çevresinde yapılan kazılarda, M.Ö.V. bine ulaşan yerleşme merkezleri bulunmuştur. Anav kültürü olarak bilinen bu medeniyetin kimlere ait olduğu kesinlik kazanmamış ise de Türklerin bu bölgedeki varlıklarının ilk izlerini yansıtabileceği düşünülen ipuçlarını vermesi açısından Anav önemli bir merkezdir.

Proto-Türklere ait olduğu hemen hemen aşikar olan ilk kültür çevresi Altay-Sayan dağlarının kuzey batısında yer almaktadır. M.Ö. III. bin başlarına ait bu eski kültüre Afanasyevo kültürü denilmektedir. Bu kültürün en büyük özelliği Türk sosyal hayatının ilk örneğini yansıtmasıdır. Bu kültürde atın ehlileştirildiği ve koyun beslendiği görülmektedir. Ayrıca toprak kaplar, bakır ve tunçtan yapılmış çeşitli silah ve süs eşyaları da bulunmuştur.

Bu kültürün devamı olan Andronovo kültürü ise Altaylardan, Ural dağları-Aral gölü çevresine kadar yayılmıştır (M.Ö.1700–1200). Bu kültürde tunçtan ve altından eşya yapımının geliştiği bilinmektedir. Andronovo kültürü özelliklerini yansıtan diğer bir kültür ise Yenisey-İrtiş çevresinde yer alan Karasuk kültürüdür (M.Ö.1300–800). Tuva ve Abakan bozkırları ile Baykal gölü havzasında bulunan hayvan figürlü kaplar ve silâhlar bu kültürlerde benzerlik gösterir.

Karasuk kültürünün en büyük özelliği demirin işlenip, silah yapımında kullanıldığı ilk kültür olmasıdır. Bu kültür çevresinde insanlar keçe çadırlarda yaşayıp, tekerlekli arabalar kullanıyorlardı. Minusinsk ve Abakan bölgesinden Altaylara uzanan bölgede Tagar kültürü olarak bilinen ve M.Ö.700'e tarihlenen buluntularda demir işçiliğinin nadir örnekleri yer almaktaydı. Ayrıca M.Ö. III. yüzyıla ait, Orhun ve Selenga boylarına değin uzanan Pazırık kültürü, binlerce yıllık Türk kültürünün Hun çağına nasıl ulaştığını gösterir. Bütün bu buluntular Türk coğrafyasının tabiî sınırlarını tespit etmek açısından da büyük bir öneme sahiptir.

HAVAALANLARINDAKİ YOLCU SAYISI 100 MİLYONA ULAŞTI

DHMİ, yılın 11 ayında havalimanı ve havaalanlarındaki yolcu sayısı hakkında bilgi verdi.
04 Aralık 2010 Cumartesi - Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü, yılın 11 ayında havalimanı ve havalimanı ndaki yolcu sayısının 100 milyona yaklaştığını bildirdi.

DHMİ Genel Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, 2010 yılı kasım sonu istatistiklerine göre, havalimanı ve havaalanlarında 96 milyon 275 bin 424 yolcuya hizmet verildiği, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20.9 artış sağlandığı, yıl sonunda yolcu sayısının 100 milyonun üzerine çıkmasının beklendiği belirtildi.

Bir önceki yılın kasım ayı sonuna göre uçak trafiğinin iç hatlarda yüzde 19.5 artışla 457 bin 919, dış hatlarda yüzde 14.5 artışla 396 bin 317'ye ulaştığı bilgisine yer verilen açıklamada, hizmet verilen toplam uçak trafiğinin 270 bin 785 üst geçiş trafiğiyle 1 milyon 125 bin 21 olduğu kaydedildi.

Yolcu ve uçak trafiğindeki artışlara paralel olarak kasım sonu itibarıyla 1 milyon 912 bin 246 ton yük taşımacılığının gerçekleştirildiği bildirildi.

Hac dönemi ve bayram tatili dolayısıyla kasım ayında tüm havaalanları ve havalimanlarında yoğunluk yaşandığına işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Havalimanı ve havaalanlarımızdan kasım ayında toplam 7 milyon 120 bin 473 yolcu hizmet almıştır. Geçen yılın kasım ayına göre yolcu sayısı iç hatlarda yüzde 19.8 artışla 4 milyon 92 bin 495, dış hatlarda yüzde 20.8 artışla 3 milyon 27 bin 978'ye ulaşmıştır. Bu yıl kasım ayı itibarıyla uçak trafiğinde, önceki yılın aynı dönemine göre iç hatlarda yüzde 30.9, dış hatlarda yüzde 15.2 artış olmuştur."


Kaynak: http://www.dunyagazetesi.com.tr

İSTANBUL - İSPANYA UÇUŞLARI İPTAL EDİLİYOR

İSTANBUL - İSPANYA UÇUŞLARI İPTAL EDİLİYOR; RÖTARLAR ARTTI!

İspanya'daki hava trafik kontrolörlerinin grevi nedeniyle İstanbul'dan İspanya'ya yapılması gereken bazı uçak seferleri iptal edilirken, bazı seferler de gecikmeli olarak gerçekleştiriliyor.
04 Aralık 2010 Cumartesi - İspanya'daki grev, İstanbul'da seferleri aksattı. Alınan bilgiye göre, hava trafik kontrolörlerinin grevi nedeniyle İstanbul'dan İspanya'nın değişik kentlerine düzenlenen uçak seferleri olumsuz etkilendi.


İSTANBUL - AA - İspanya'daki hava trafik kontrolörlerinin grevi nedeniyle İstanbul'dan İspanya'ya yapılması gereken bazı uçak seferleri iptal edilirken, bazı seferler de gecikmeli olarak gerçekleştiriliyor.
Alınan bilgiye göre, hava trafik kontrolörlerinin grevi nedeniyle İstanbul'dan İspanya'nın değişik kentlerine düzenlenen uçak seferleri olumsuz etkilendi.
THY'nin TK1857 ve TK1859 Madrid seferi ile TK1853 ve TK1855 Barselona seferleri iptal edildi. Iberia Havayolları da yarın saat 08.00'e kadar uçuşlarını iptal ettiğini açıkladı.
Bu arada, Onur Air ve Atlasjet'in, İspanya'nın değişik kentlerine yapılması gereken uçak seferlerinde önemli gecikmeler yaşanıyor.

memleketinize turist çekmek için

ANKARA Kulübü Derneği, Ankara’daki gelişmelere katkısı olacak açık oturumlardan birine daha “Marka Kent Olma Yolunda Ankara” adıyla ev sahipliği yaptı.

Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürü Doğan Acar’ın yönettiği oturum Ankara Vali Yardımcısı Yıldırım Uçar ve Kulüp Başkanı Dr. Metin Özarslan tarafından açıldı. Bizimle beraber Ankara Rehberler Derneği, Ankara Gezginler Grubu Başkanı ve TÜRSAB temsilcisi tarafından sunulan bildiriler ilgi ile izlendi. Valimizin Başkanı olduğu Ankara Kalkınma Ajansı Temsilcisinin toplantı sırasında açıkladığı turizm programları gücümüzü artıracak destekleri içeriyor.

Size kenti dolaştırır

Zamanın hızına yetişemediğimiz şekilde aktığı günümüzde Kültür ekonomileri sürdürülebilir turizmin temeli olmaya devam ediyor.Çağdaş turizm kentlerinin gelişimi için önem taşıyor, özen bekliyor ve her türlü desteği de hak ediyor. Anadolu Turizm İşletmecileri Derneği ve TÜROFED olarak kenti yaşayanlara ve ziyaretçilerine tanıştıran kimlik şeklinde tanımlanan kentsel kültürü, öncelikle turizm anlamında yeniden oluşturmaya çalışıyoruz. Kültür Ekonomisi ve Ankara konulu tebliğimizin bazı bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Augutos Tapınağı-Hacı Bayram birlikteliğinin inanç turizmi boyutundaki yerinden başlarsak. Öncelikle felsefi temelinin tartışılacağı bir Hacıbayrak Merkezi ve Kültür Enstitüsü oluşturulması yararlı olacaktır. Aynı şekilde 770’nci doğum yılını kutladığımız Yunus Emre’nin yaşadığı Nallıhan’da da benzeri bir oluşum kültür ekonomisine katkı sağlayacaktır.

Dünya kentlerinde iki ulaşım merkezi vardır. Birincisi sizi kente ulaştırır; diğeri kenti dolaştırır. Adı ”Gezi Otobüsleri Terminali (Merkezi)” olan bu mahalde seyahat acenteleri ve tur rehberleri hazır beklerler. Avrupa Kentlerinde çok rastladığımız bu merkez, kamu ulaşımının turizm amaçlı düşünülmediği Ankara’da, daha da önem kazanıyor. Gündemde olduğu için, günde 5 bin kişiye 400 otobüsle 50’den fazla seçeneğin sunulduğu Şanghay’daki merkezi örnek vermek istiyorum. Bizde de benzeri merkezler oluştuğunda İl Müdürlüğümüzün önerdiği 44 müzeye ulaşımı sağlayacak imkanlar ve müzeler arasında yürüyerek gezilebilecek güzergahlar oluşacaktır.

Telesiyejde mahsur kalan 32 tatilci kurtarıldı

Türkiye'nin en önemli tatil merkezlerinden biri olan Ilgaz Dağı'nda tatilciler, 'tatil cehennemini' yaşadı... Telesiyejin bilyeleri kırıldı, bundan habersiz olan 32 tatilci telesiyejde mahsur kaldı... Eksi 2 derece soğukta, yağan kar ve fırtına nedeniyle donma tehlikesi geçiren tatilciler 2.5 saatin ardından kurtarıldı...

Türkiye Tatil Rehberi: Ardahanda bulunan kiliseler

Türkiye Tatil Rehberi: Ardahanda bulunan kiliseler: "Ardahan Kiliseleri Ölçek Köyü Kilisesi (Merkez) Ardahan’ın 15 km. doğusundaki Ölçek Köyü’nde yer alan kilisenin yapım tarihi bilinmeme..."

25 Kasım 2010 Perşembe

sigarayı bırakma yöntemleri: Sigarayı bırakmanın yoları

sigarayı bırakma yöntemleri: Sigarayı bırakmanın yoları: "SİGARAYI BIRAKMAK NEDEN ZORDUR? Mark Twain 'Sigarayı bırakmak kolay, ben bunu bin kere yaptım' demiş. Belki siz de bırakmaya ç..."

Acaristan



Acaristan (veya Acara, Acarya), Türkiye’nin kuzeydoğusunda, Artvin ve Ardahan illerine komşu olan ve Gürcistan’ın güney batısında yer alan özerk bir cumhuriyettir. Gürcistan'ın merkezi yönetimine tabi olan Acaristan, Türkiye ile tarihi, dini ve kültürel yakınlığa sahip olduğu gibi, hukuki olarak da özerkliği Türkiye'nin garantörlüğü altındadır. Başkenti, Karadeniz kıyısında bir liman şehri olan Batum’dur. Artvin'in Hopa ilçesinde bulunan Sarp sınır kapısı Batum'a açılır.

Acaristan’nın nüfusu 376.016’dır. Acaristan'ın yerli halkı (Acarlar), etnik olarak kendilerini Acar (Acari/Acareli/Acarlebi) olarak tanımlar ve bu kimlik tarih içerisinde Müslümanlıkla özdeşleşmiştir. Günlük yaşamda Gürcüce'nin farklı bir lehçesini (Acarca- Acaruli) konuşurlar. Ancak Acaristan'ın yukarı kesimi, Türkçe de konuşur. Yazı ve eğitim dili resmi Gürcüce olan Kartça’dır.

Acarlar 4. yüzyılda Romalılar aracılığıyla Hıristiyanlığı kabul ettiler. Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde Osmanlı'nın Kafkasya bölgesini fethiyle birlikte, 15. yüzyıldan itibaren halkın tamamına yakını Müslümanlığı benimsedi. Halkın önemli bir bölümü, 1878-1879 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından bölgenin Rusya’nın eline geçmesinden sonra Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı. Bölgede kalan Müslüman halk, dini, kültürel ve arazi özerkliğiyle birlikte 1921'de Sovyet sosyalist cumhuriyeti olan Gürcistan yönetimine bırakıldı ve bu dönemde Acaristan Özerk Cumhuriyeti kuruldu.

Sovyetler Birliği döneminde bütün dinlerin yanı sıra, Müslümanlık da baskı gördü ve dine karşı ilgi azaldı. Gürcistan'ın bağımsızlığından sonra, bölgede, resmi görevlilerce de desteklenen yoğun bir Hıristiyanlaştırma faaliyeti yürütülmektedir. Bununla birlikte günümüzde Acaristan’nın nüfusunun çoğunluğu halen Müslümandır.

Acaristan’da ayrıca az sayıda Hıristiyan Gürcü, Ahıska Türkleri, Ermeni, Laz, Yunan, Azeri ve Rus da yaşamaktadır.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Ardahanda bulunan kiliseler

Ardahan Kiliseleri


Ölçek Köyü Kilisesi (Merkez)


Ardahan’ın 15 km. doğusundaki Ölçek Köyü’nde yer alan kilisenin yapım tarihi bilinmemektedir. Günümüze yalnızca kalıntıları gelebilmiştir. Kalıntılarda X.-XI.yüzyılda yapılmış olduğu sanılırsa da bu da kesin değildir. Kilise yakınlarında bir sunak taşı bulunmaktadır.


Vaşlop Manastır Kilisesi (Çıldır)

Vaşlop Manastır Kilisesi, Çıldır’ın Kurtkale beldesinin Övündü (Vaşlop) Köyü’nün 450-500 m. güneyindeki vadide yer almaktadır. Kura Nehri’nin solunda 150-200 m. yüksekliğindeki kayalıkların üzerinde mağara yerleşim alanlarına rastlanmıştır. Buradaki kilisenin ne zaman yapıldığı kesin olmamakla beraber XI.-XIII.yüzyıllara ait olduğu ileri sürülmüştür.

XI.-XIII.yüzyılda yapılmış olan Bizans kiliseleri ile yöredeki Hıristiyan yapılarından farklı biçimde bir yapım özelliği göstermektedir. Oldukça küçük ölçüdeki kilisenin iç mekanının ibadete ayrılan güneyi tek katlı, manastır hücrelerinin bulunduğu kuzeyi de iki katlı yapılmıştır. Kilisenin çevresindeki manastır kalıntılarına ait hiçbir iz günümüze gelememiştir. Bu yörede yaşayanlar buradaki manastırın çevre duvarları ile çevrili olduğunu, alt katlarda da mutfak, depo ve ahırların yer aldığını söylemektedirler.


Yerli Çayıs Kilisesi (Çıldır)

Çıldır’ın 10 km. kuzeydoğusundaki Kayabeyi (Yerli Çayıs) Köyü’nde bulunan bu yapı X.-XI. Yüzyıllarda yapılmıştır. XIX.yüzyılın sonlarında camiye çevrilmiş ve bunu belirten bir ibare de batı duvarına “h.1336 (1917)” yazılmıştır. Kilisenin güneydeki girişi cami olduktan sonra mihrap nişine dönüştürülmüştür.

Bazilika planındaki yapının üzeri kırma bir çatı ile örtülmüştür. Düzgün kesme taşlardan yapılmış olan kilisenin üst örtüsü ve beden duvarları orijinaldir.

Urta (Gölbelen) Kilisesi (Çıldır)



Çıldır’ın 7 km. güneybatısındaki Gölbelen (Urta) Köyü’nde bulunan ve bugün cami olarak kullanılan kilisenin XI.yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır.

Kilisenin orijinal girişi olan batı yönü kapatılmış ve kuzeyde yeni bir giriş açılmıştır. Düzgün kesme taşlardan inşa edilen bu yapının güney duvarına mihrap, batı yönüne de bezemeli ahşap bir minber konulmuştur. Yapının içerisi orijinal özelliğinden uzaklaşmıştır.

Ardahan Doğal Güzellikleri

Atatürk Silueti



Ardahan’ın Damal Dağlarına her yıl 15 Haziran-15 Temmuz tarihleri arasında Atatürk silueti yansımaktadır. Bir doğa harikası olan bu olay güneş batarken dağın yamacında bulunan dere yatağının gölgesi diğer tarafa yansımakta ve ortaya Atatürk silueti çıkmaktadır.






Akçakale Adası (Çıldır)



İl merkezinin 45 km. doğusunda, deniz seviyesinden 1.959 m. yükseklikte, 123 km2’lik bir tatlı su gölü olan Çıldır Gölü’ndeki Akçakale Adası yöre tarihi boyunca bir çok toplumun yerleşim yeri olmuştur. Bu nedenle de 1.derece sit alanı ilan edilen adada çeşitli dönemlere ait tarihi kalıntılar bulunmaktadır.

İlkbahar aylarında çeşitli kuş türleri buraya gelmekte ve doğal bir güzellik oluşturmaktadırlar. Ayrıca Çıldır Gölü içerisinde 16 balık türü yaşamaktadır. Gölün kış aylarında buzla kaplanması kış turizmi yönünden önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.


Ardahan Yaylaları

Bülbülan ve Botanik Yaylası (Merkez)

Ardahan’a 15 km. uzaklıkta, Yalnızçam Dağlarının üzerinde bulunan Bülbülan Yaylası zengin bitki çeşitleri ile önemli bir mesire ve turizm yeridir. Bu yayla aynı zamanda Doğu Karadeniz’e açılan bir pencere konumundadır.


Okçuoğlu Yaylası (Göle)


Göle ilçesinin Köroğlu Dağları eteklerinde yer alan Okçuoğlu yaylası doğal güzelliği ve av turizmi yönünden önemli bir turizm potansiyeli taşımaktadır. Aynı zamanda bu yaylanın Mayıs-Ekim aylarında bol yağış alması, ağaçtan yoksun olması da kayak pisti yapılabilmesi bakımından da önemli bir potansiyele sahiptir.

Yalnızçam Yaylası (Merkez)



Ardahan’a 15 km. uzaklıkta Yalnızçam Köyü’nün kuzeybatısında yer alan Yalnızçam Yaylası zengin tabiatı ile ilin önemli bir turizm ve mesire yeridir. Ayrıca Yöredeki Yalnızçam Uğurludağ Kayak ve Turizm merkezi ile de kış turizmi açısından önemlidir.

Ardahan Tarihi eseleri

Ardahan Cami ve Mescitleri


Müderris İbrahim Efendi Camisi (Merkez)


Ardahan Halil Efendi Mahallesi’nde, Ardahan Kalesi’nin 100 m. kuzeybatısında bulunan Müderris İbrahim Efendi Camisi, Müderris İbrahim Efendi tarafından 1710 yılında yaptırılmıştır.

Ardahan’ın en eski camilerinden olan bu yapı dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. İç mekan batı duvarında ve güneybatı köşesindeki mazgal tabir edilen pencereler ile aydınlatılmıştır. Bu tür mazgal pencereler Doğu Anadolu’daki bir çok taş yapıda görüldüğü gibi dıştan içeriye doğru genişleyerek hem aydınlanmayı hem de ısı kaybının azalmasına yardımcı olmaktadır. Cami içerisindeki kitabelerden 1897 yılında onarım gördüğü ve içerisinin sıvandığı anlaşılmaktadır.

Caminin minber ve mihrabının mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır. Cami günümüzde orijinalliğinden uzaklaşmış olup, terk edilmiş durumdadır.


Mevlid Efendi Camisi (Merkez)

Ardahan Halil Efendi Mahallesi’nde, Ardahan Kalesi’nin yaklaşık 150-200 m. doğusundadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinden 1701 tarihinde Mevlid Efendi tarafından yapıldığı öğrenilmektedir.

Taş duvarlı yapının gövde duvarlarının yarısından fazlası ve üst örtüsü yakın tarihlerde yenilenmiştir. Orijinalliğinden uzaklaşmış olan yapının kuzeybatı köşesinde kare bir kaide üzerine silindirik gövdeli, tek şerefeli minaresi yapılan onarım sırasında eklenmiştir.

Caminin avlusunda Arap (Yanık) Camisi’nden getirilen 1871 tarihli, Hacı Halil Ağa’nın yaptırmış olduğu bir çeşme taşı bulunmaktadır.


Arap (Yanık) Camisi (Merkez)

Ardahan Halil Efendi Mahallesi’nde, Ardahan Kalesi yakınlarındadır. Ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, ardından Ermeni işgali sırasında harap olmuş ve yapı bütün özelliğini kaybetmiştir. Tarihi kaynaklardan 1915 yılına kadar ayakta olduğu öğrenilen bu cami içerisinde namaz kılan Müslüman cemaatin Ermeniler tarafından yakılmasından ötürü halk arasında “Yanık Cami” olarak anılmaktadır.


Derviş Bey Camisi (Merkez)

Ardahan Kalesinin güneybatısında, Alabalık Deresi yakınında bulunan Derviş Bey Camisinin, kitabesinden 1868 yılında Derviş Bey tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir.

Kare planlı,düzgün kesme taştan, ahşap tavanlı caminin önüne geç devirlerde iki katlı bir son cemaat yeri eklenmiştir. İbadet mekanının kuzeyinde ikisi serbest, ikisi de duvara bitişik olmak üzere dört sütunun taşıdığı bir kadınlar mahfili bulunmaktadır. Caminin içerisi sekiz pencere ile aydınlatılmaktadır. Mihrabının mimari yönden bir özelliği yoktur. Ahşap minber ise XIX.yüzyıl batı etkili bezeme ile süslenmiştir.


Ölçek Köyü Camisi (Merkez)

Ardahan’ın 15 km. doğusundaki Ölçek Köyü’nde bulunan bu cami 1895 yılında yaptırılmıştır. Kitabesi günümüze gelmediğinden banisinin ismi bilinmemektedir.

Dikdörtgen planlı caminin önüne kapalı bir son cemaat yeri eklenmiştir. İbadet mekanı dört ahşap sütunun taşıdığı kırma bir çatı ile örtülmüştür. Kuzey yönündeki ahşap sütunların taşıdığı kadınlar mahfilinin korkulukları, sütun başlıkları ahşap işçiliği yönünden son derece önemlidir. İç mekan beş pencere ile aydınlatılmıştır. İbadet mekanı içten kubbe ile örtülüdür.

Caminin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine iki minare eklenmiştir. Kuzeydoğu köşesindeki minare ahşaptan yapılmış orijinal minaredir. Diğer minare caminin son onarımı sırasında taştan yapılmıştır.Biri ahşap, diğeri taştan olan iki minare camiye uyumsuz bir görüntü vermektedir. Caminin önünde bir mezar ve doğusunda da bir haziresi bulunmaktadır.


Dedeşen Köyü Camisi (Göle)



Ardahan Göle İlçesinin Dedeşen Köyü’nde bulunan bu caminin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Mimari üslubundan ötürü XV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Osmanlı döneminde Dedeşen Köyü’nde cami, türbe ve çeşme gibi yapıların bulunduğu göz önüne alınacak olunursa XV.yüzyıl Osmanlı eseri olduğu tahmin edilmektedir. Yavuz Sultan Selim’in 1514 yılında Çaldıran Seferinden dönerken burada konakladığı söylenmektedir. Yöre halkı arasındaki yaygın bir söylentiye göre Yavuz Sultan Selim konakladığı bu köyde; Şeyh Ahmed’in ikramından memnun kalmış ve beğenisini “Dede Şen Olasın” diyerek ifade etmiştir. Bu olaydan sonra köyün adı Dedeşen olarak tanınmıştır.

Dedeşen Köyü’nde Osmanlı döneminde cami ile birlikte türbe, çeşme, hamam ve medrese yapılmıştı. Bunlardan cami, türbe ve çeşme günümüze ulaşabilmiş, harap haldeki hamam samanlık olarak kullanılmaktadır. Medreseden ise hiçbir kalıntı bulunmamaktadır.

Cami tek kubbeli Osmanlı üslubunda yapılmıştır. Kare kaideli kesme taştan caminin önünde bir de son cemaat yeri olduğu, konsol, sütun kaidesi ve sütun gövdesi gibi kalıntılardan anlaşılmaktadır. Batıdan içerisine girilen caminin üzeri pandantiflere dayanan bir kubbe ile örtülüdür. İç mekandaki mihrap ve minberin sanat tarihi yönünden bir özelliği yoktur. İç mekanın kuzeybatı köşesinde orijinal minareye ait merdiven bulunmaktadır. Bu merdivenden bugün kadınlar mahfiline çıkış sağlanmaktadır. Batıdaki girişin soluna 1993 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından silindirik gövdeli ve tek şerefeli bir minare eklenmiştir.

Caminin yanındaki hazirede XVIII.-XIX.yüzyıla ait tarih ve sanat tarihi yönünden önemli mezar taşları bulunmaktadır.


Merkez Camisi (Posof)

Posof ilçe merkezinde eğimli bir arazide bulunan Merkez Camisi’nin giriş kapısı üzerindeki yeni harflerle yazılmış kitabesine göre 1883 tarihinde yapılmıştır. Caminin banisinin ismi bilinmemektedir.

Kareye yakın dikdörtgen planlı olan bu cami, yapılan onarımlar nedeniyle orijinal durumundan oldukça uzaklaşmıştır. Bu onarımlar sırasında caminin önüne basit bir son cemaat yeri ile minare eklenmiştir. İç mekan altı pencere ile aydınlatılmış olup, minber ve mihrabı herhangi bir mimari özellik taşımamaktadır. Çevresindeki hazirede XIX.yüzyıla tarihlenen mezar taşları bulunmaktadır.

Ardahan Tanıtım -Ardahan tatil rehberi

Ardahan, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanısıra, elverişli koşulları nedeniyle, adeta bir kış turizmi cennetidir. İl merkezine 12 km. uzaklıktaki Yalnızçam Köyü-Uğurludağ mevkiindeki ve Projesinde golf sahası da bulunan Yalnızçam Uğurludağ Kayak ve Turizm Merkezi’nde ilk etapta mekanik tesisler ile Çeşner mevkiinde günübirlik sosyal tesislerin yapımı tamamlanmıştır.
Ardahan ve çevresi tarihin en eski dönemlerinden beri çeşitli uygarlıklarca iskan olunmuş önemli bir yöremizdir. Urartu, Med, Pers, Roma, Sasani, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safavi ve Osmanlı uygarlıklarına ev sahipliği yapan yörede birçok tarihi eser ve kalıntı bulunmaktadır. İl genelinde Urartu Kalelerinin özelliklerini andıran kaleler, bu yörede yaşamış gayrimüslim tebaanın yaptığı küçük şapel niteliğinde kiliseler, tarihi camiler, Ardahan ve çevresine özgü mimari özellikleri*ne sahip evler, hamamlar, çeşmeler, çeşitli dönemlerin izlerini taşıyan heykel ve figürler bulunmaktadır.



Ardahan Kalesi: Şehir merkezinin kuzeyindeki Halil Efendi mahallesi ile, şehir merkezini birbirinden ayıran Kura Nehri’nin hemen sol kıyısında bulunmaktadır. Tarihi oldukça eskilere dayanan ilk inşa evresi kesin olarak bilinmeyen Ardahan Kalesi’nin, Selçuklular tarafından yapıldığı ve Osmanlılar döneminde de sürekli olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Kalenin inşasında mimari açıdan dikdörtgen bir plan düzeni esas alınmıştır. Klasik Osmanlı hisarları görünümündeki kalenin, ana girişi batıdandır ve giriş kapısının eyvan tarzında yüksek bir kemeri bulunmaktadır. Giriş kapısının üzerinde 963 H. tarihli bir inşa kitabesi vardır. Dikdörtgen plan oluşturan sur duvarları baştan başa kare tabanlı ve çokgen planlı çok sayıda kule ile desteklenmiştir. Kale içerisinde bir mescit ve hamam kalıntısı bulunmaktadır. Kale dendanları, duvar örgü tekniği, çokgen kuleleri ve konumlandırılış biçimi ile Rumeli Hisarının küçük ölçüde ele alınmış bir varyasyonu gibidir.
Kazan Kale: Ardahan’ın yaklaşık 12-13 km kuzeydoğusunda Kura vadisinin nehrin akış yönüne göre sağında yer almaktadır. Kesin tarihi bilinmeyen kale çevresinde eski yerleşim izleri mevcuttur. Büyük oranda yıkılmış olan kaleden, sadece doğu yöndeki kule kısmı ayakta kalarak günümüze ulaşabilmiştir. Bu kulenin MS 8-9. yüzyıllarda Türkistan’daki Kazan bölgesinden gelip, bu yörede yaşadıkları bilinen Türkler tarafından inşa edildiği anlaşılmıştır. Yüksekliği 15 metre olan bu kulenin, burada daha önce mevcut olan bir yerleşim üzerine sonradan inşa edildiği anlaşılmıştır.

Altaş (ur) Kalesi: Ardahan-Hanak karayolunun 18. km’sindeki Altaş (Ur) köyünün doğusunda yer alan sivri bir tepe üzerine kurulmuştur. Tarihi kaynaklarda sadece adı ve yeri belirtilen kalenin, ilk yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak VH.-VTII. yüzyıldan beri bu kalenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Çevresinde eski yerleşim izlerinin mevcut olduğu tespit edilen kalenin, Türk dönemi öncesine ait kalıntılar üzerine, Türk döneminde inşa edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Kinzi Kalesi: Ardahan’ın 30 km. batısında Bağdeşen köyünün kuzeyinde yer almaktadır. Kalenin inşa tarihi bilinmemekle birlikte, önemli bir geçit noktasında bulunması, buranın milattan önceki asırlardan beri mevcut olduğunu göstermektedir. Konum ve altyapı özellikleri bakımından Urartu kalelerinin genel karakteristik özelliklerini akla getirmekte olup, çevreden yaklaşık 130 metrelik yüksekliği ile ortaçağ şatolarını andırmaktadır. Üç yönden derin vadilerle çevrilmiş yüksek bir dağın dil biçimindeki uzantısı üzerine kurulmuş olan kalenin, iç ve dış bölümlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.

Kalecik Kalesi: Göle ilçesine bağlı Kalecik köyünün yaklaşık 450-500 metre güneyinde, köyden gelen derenin oluşturduğu vadi ile Kura vadisinin kesiştiği noktada sarp bir alana kurulmuştur. Kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, MÖ VIII. yüzyılda yöreye egemen olan Urartular tarafından yaptırılmış olduğu tahmin edilen yöre kaleleri ile benzerlik göstermektedir. Üç yönden çok dik ve sarp kayalıkların sınırladığı ve akarsuları ile birlikte iki derin vadinin kesiştiği bir konumda inşa edilmiştir.



Şeytan Kalesi: Çıldır ilçe merkezinden l km. uzaklıktaki Yıldırımtepe köyünün yaklaşık 1,5 km. kuzeydoğusunda Karaçay vadisinde oldukça sarp ve müstahkem bir alana kurulmuştur. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Yörenin diğer kalelerinde olduğu gibi bu kalenin de mimari özellikleri Urartu kalelerini andırmaktadır. Tarihi kaynaklarda bu kaleye Çıldıran Kalesi, Kal’a-ı Şeytan, Kaçiş, İblis Hisarı gibi adlar verilmiştir.
KÖPRÜLER

En eski köprü örneklerine Anadolu’da rastlamak mümkündür. Türkler askeri hareket ve ticari nakliyat amacıyla Anadolu’da yol ve köprülere büyük önem vermişlerdir. Bu bakımdan Türkler, Anadolu’da köprü inşasında bir hayli başarılı olmuştur.
Ardahan ve çevresinde XIX. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş birkaç köprü örneği bulunmaktadır. Ancak bu köprüler içerisinde şüphesiz en önemlisi, bölgedeki en eski köprü özelliğini taşıyan Çıldır-Taşköprü Köyündeki Urartu Kralı II. Sarduri’ye ait köprüdür.



Posof Çayı Köprüsü: Bu köprü, Posof ilçe merkezinin yaklaşık 1,5-2 km. güneydoğusunda Yurtbekler sınır karakolu ya*kınlarında ve Posof çayı üzerinde bulunmaktadır. Bu köprünün XIX. yüzyıl sonlarında Ruslar tarafından inşa ettirildiği bilinmektedir. Yaklaşık 10 m. uzunluğunda ve 6 m. genişliğinde olan köprünün yan kısımlarında, düzgün blok taşlarla 40-50 cm. yüksekliğinde korkuluklar oluşturulmuştur.

Taşköprü: Çıldır ilçesinin yaklaşık 30 km. güneyinde, adını köprüden alan ve günümüze kadar adı hiç değişmemiş olan Taşköprü köyünde bulunmaktadır. Bugün büyük oranda harap olan köprünün, Anadolu’daki en eski köprülerden biri olduğu ve Urartu Kralı II. Sarduri tarafından yaptırıldığı ifade edilmektedir. Bugün sadece yuvarlak kemer kısmı görülebilmektedir. Kalan izlerden yanlarda iri blok taşların korkuluk olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Gülyüzü (Pekreşen) Köyü Köprüsü: Çıldır ilçesinin yaklaşık 20-25 km. güneyindeki Gülyüzü (Pekreşen) köyünde, köyün güneyindeki dere üzerinde yer almaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda inşa edilmiş bu köprünün orijinal topuk kısımları ve topuk hizasına denk gelen korkulukları Posof çayı üzerindeki köprü ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla bu köprünün de XIX. yüzyıl sonlarından kaldığı tahmin edilmektedir.

Günümüzde köprünün geçişi sağlayan yürüme zemini yıkılmıştır. Bunun yerine yakın tarihlerde, betonarme bir yürüme zemini yapılmıştır. Ancak sağlam kalan topuklar ve korkuluklar bu köprünün de Posof Çayı Köprüsü gibi çift gözlü olduğunu ve kemer köşeliklerinde de tahliye gözlerinin olabileceğini akla getirmektedir.
TABYALAR



XIX. yüzyılda kalelerin önemini kaybetmesiyle birlikte Tabya denilen yeni askeri savunma yapıları ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devletinde de aynı dönemde, stratejik bakımdan önemli geçit yerlerinde, boğazlarda ve sınırlarda bu tür savunma yapılarına ihtiyaç duyulmuş ve Kırım savaşından sonra, Batum, Erzurum, Kars ve Ardahan’da bu tip savunma merkezleri meydana getirilmiştir.

Bu dönemde stratejik bir konuma sahip olan Ardahan’da tabyalar ile güçlendirilerek önemli bir savunma merkezi haline getirilmiştir. Burada yapılan Ramazan, Emiroğlu, Singer, Kaz, Kaya, Ahali, Düz, Mihrap Tabyaları ile Batum, Ahıska, Ahılkelek, Kars, Oltu ve dolayısıyla Erzurum yolları kontrol altına alınmıştı. Bu tabyalar Ardahan Kalesi’nin güney, doğu ve kuzeyinde şehre, kaleye ve Kura düzlüğüne hakim konumdaydı. Bunların içerisinde en önemlisi Ramazan Tabyasıdır.

Ramazan Tabyası: Ardahan il merkezinin 5 km kuzeyinde yer alan Osmanlı yapısı tabyanın 19. yüzyılın başlarında inşa edildiği bilinmektedir. 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından önce yapılan tabya bu savaşta önemli bir rol oynamıştır. 2500 m. yükseklikte bir tepe üzerine yapılan tabya yeraltında kışlalar ve bunun etrafında toprak yığınlarından meydana gelmektedir. Yörenin en yüksek tabyası olup, U şeklinde inşa edilmiş ve şehri üç yandan gözetleme imkanına sahiptir.

KİLİSE - ŞAPEL KALINTILARI

Kilise kelimesi Yunanca ekkelisia kelimesinden gelmektedir.



Kilise kelimesi toplanmak anlamına gelmektedir. Bu kelime bizdeki cemaat ve cami kelimelerinin karşılığıdır. Hıristiyanların ibadet et*mek için toplanmalarına mahsus olarak inşa edilen ibadethanelere de kilise denilmektedir.

Kiliselerden daha küçük ölçülerde yapılan ve umuma mahsus olmayan küçük kiliselere, bizim mes*cidin karşılığı olmak üzere şapel denilmektedir.

Ardahan ve çevresinde, kaynaklarda adları dahi geçmeyen Hıristiyan dönemi dini mimarisine ait, çok sayıda küçük şapel niteliğinde kilise bulunmaktadır. Büyük oranda tahrip edilmiş olan bu yapıla*rın, yörede Bizans hakimiyeti sırasında yaptırılmış oldukları tahmin edilmektedir.

Ölçek Köyü Kilisesi: Ardahan’ın 15 km. doğusundaki Ölçek Köyü’nde yer alan bir kilise kalıntısıdır. Yapım tarihi tam kestirilemeyen bu kilisenin X.-XI. Yüzyıllardan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir.

Kalıntılar oldukça harap durumdadır. Kilise yakınlarında, kare biçimli oyuğa sahip eski bir sunak taşı çevreye gelişi güzel atılmış bir şekilde durmaktadır.

Övündü (Vaşlop) Manastır Kilisesi: Çıldır ilçesine bağlı Kurtkale beldesinin yaklaşık l km. kadar doğusundaki Övündü (Vaşlop) Kö-yü’nün 450-500 m. güneyinde bulunan vadide, Kura Nehri’nin akış yönüne göre solunda yer almak*tadır. Bu kilisenin yaklaşık 150-200 m. kuzeyindeki kayalıkta ise eski mağara yerleşimleri bulunmak*tadır.

Kesin yapım tarihi hakkında fikir yürütülmesinin güç olduğu ifade edilen bu kilisenin XI.-XII. yüz*yıllardan kalmış olabileceği düşünülmektedir. Kilise, yörede bulunan Hıristiyan mimarisine ait kalın*tılardan farklı bir plan özelliğine sahiptir. Diğerlerinden farklı olarak ve çok programlı şekilde inşa edilmiştir. Küçük ölçülerde ele alınmış ve bir manastır kilisesi özelliği gösteren yapı*nın iç mekanı, iki bölümden oluşmaktadır. İbadethane olarak düzenlenmiş olan gü*ney kısım, tek katlı olarak in*şa edilmiştir. Manastır odala*rının yer aldığı kuzey kısım, iki katlı bir düzenlemeye sahiptir.

Yöre halkı, manastırın bir çevre duvarı ile çevrili oldu*ğunu, alt katlarında ahır ve yemekhane bölümlerinin bulunduğunu ifade etmekte*dir. Ancak, bugün bu me*kanları tespit etmek güçtür.

Sensop Kilisesi: Çıldır ilçesine bağlı Kurtkale beldesinin yaklaşık l km kuzeydoğusunda yer alan Akdarı (Çamorda) köyünün 5 km. kuzeydoğusundaki yüksek düzlükte ve eski bir yerleşim yerinin ortasında bulunmaktadır. Kesin yapım tarihi hakkında bir bilgi bulunmayan kilisenin X.-XI. yüzyıllardan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir. Güney duvarı bugün tamamen yıkılmıştır. Ancak diğer duvarlar ve örtü kısmı sağlamdır. Girişinin güneyden olduğu anlaşılmaktadır.

Kilisenin kuzey yönü maşatlık olarak düzenlenmiştir. Ancak buradaki mezarlar kaçak kazılarla tahrip edilmiştir. Kilise çevresinde daha büyük bir yerleşime ait izler mevcuttur. Bu yerleşime ait taşlar üzerinde figürlü bezemelerin olduğu (kertenkele figürü) yöre halkı tarafından ifade edilmişse de, bezemeli herhangi bir taşa rastlanmamıştır.

ŞAPELLER

Ardahan Bölgesinde X.-XI. yüzyıllardan kalma çok sayıda kilise ve şapel yer almaktadır. Söz konusu kilise ve şapellerin Kıpçak-Gürcü hakimiyeti sırasında inşa edildiği sanılmaktadır. Bu yapıların, Osmanlı hakimiyeti döneminde onarılarak bölgedeki Hıristiyan halk tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Kiliselerin dışında, küçük kilise diyebileceğimiz şapellerin ise şunlar olduğu söylenebilir:

Ardahan şehir merkezinin kuzeydoğusunda ve merkezde kilise mevkiinde iki ayrı şapel, Ölçek-Tulumba Mezrası Şapeli, Kazankale’nin güneyindeki şapel, Akyaka (Koduzhara) Şapeli, Yalnızçam yaylasında iki ayrı şapel, Sarme köprüsü yakınındaki şapel, Çakıldere köyü yakınındaki şapel, Uğurlutaş’ta (Dört Kilise) üç ayrı şapel, Budaklı (Cicor) Şapeli, Kotanlı (Sikheref) Şapeli, Gülyüzü (Pekreşen) Şapeli, Şeytan Kalesi Şapeli, Kurtkale beldesinin güneyindeki şapel, Kurtkale Şapeli, Börk Köyü Şapeli, Çak Kalesi yakınında iki ayrı şapel, Çambeli Şapeli, Al Köyü Şapeli.

Yukarıda isimlerini verdiğimiz şapellerin hemen hepsi tamamen harap haldedir. Günümüze çok az olmakla birlikte yine de kalıntıları kalmıştır.

Göller

Çıldır Gölü; Doğu Anadolu’nun ikinci büyük gölü olup, Çıldır ilçe merkezine 2 km uzaklıkta bulunmaktadır. Deniz seviyesinden 1959 m. yükseklikte olup, 124 km2 yüzölçümüne sahiptir. Volkanik bir göl olup, en derin noktası 30 metredir. Göl; Gülyüzü, Gölebakan ve Doğruyol köylerinden geçen derelerden beslenip kendisinden ayrılan Çara deresi ile Arpaçay’a akar. Çıldır Gölü tatlı su gölü olup, burada doğal göl balıkçılığı yapılmaktadır. Ayrıca mevcut 4 adasında bir çok kuş türü barınmaktadır. Göl kış aylarında tamamen buzla kaplanmaktadır. Aynı zamanda turistik beldedir.

Aktaş Gölü; Çıldır ilçesi ve Gürcistan arasında ilin ikinci büyük gölü olup, Hazepin Gölü olarak da bilinmektedir. Aktaş Gölü’nün 14 km2’lik kısmı Ardahan sınırları içerisinde, kalan 13 km2’lik kısmı da Gürcistan’da olmak üzere toplam 27 km2’lik alana sahiptir. 1798 m. yüksekliğinde, bilinen en derin noktası 10 m, suyu acı ve sodalı olduğundan canlı barınamamaktadır. Ancak son yıllarda gölde bir çok balık türünün tespiti ile yapısında önemli değişiklikler olduğu anlaşılmaktadır.

Posof ilçesinde bazılarının 0.5 km2’lik alana kadar ulaştığı bir çok göl bulunmaktadır. Bunlar; Ayı Gölü (0,5 km2), Karagöl Gölü (Vakla-10 da.), Balık Gölü (4 da.), Kanlı Göl (8 da.), Ayaz Göl (10 da.), Sagre’nin Gölleri (Sülüklü, Kamışlık-7 da.), Davar Gölü (3 da.) ve Arile (Balık-8 da.) Gölü gibi doğal göller bulunmaktadır. Buralarda Tarım İl Müdürlüğünce yapılan balıklandırma çalışmaları sonucu, yoğun miktarda alabalık, sazan balığı bulunmaktadır.
Akarsular

Kura (Kür) Nehri: Toplam uzunluğu 1523 km olup, Ardahan ili sınırlarındaki uzunluğu 189 km.dir. Nehrin debisi 28,75 m3/sn’dir. Kura Nehri Ardahan topraklarında kaynaklanmakta olup, önemli yan kolları Göle'de Kayınlık Deresi, Karasu ırmağı ve Türkmen Deresi’nin oluşturduğu Kürçayı ırmağı, Hanak'da Çot Suyu, Çaykelik Suyu, Hanak Suyu ve Alabalık deresi, Kısır Dağından kaynaklanan Ağıl Deresi-Hoçuvan Karaçayır Suyu-Ölçek Suyu, Çıldır’dan Başköy Deresi ve Karaçay ırmağıdır. Ayrıca birkaç dereden oluşan Posof Çayı, Posof ilçesinden Gürcistan’a geçtikten sonra yine Kura Nehri ile birleşerek Hazar Denizine ulaşmaktadır.